Of Ziraat Odası

Vatan Hürriyet Ekmek

ZOBİS
ZOBİS

Çay

ÇAYIN TARİHÇESİ

Çay bitkisinin botanikte kabul edilen adı Camellia sinensis (L) O. Kuntze'dir. Morfolojik farklılık gösteren 3 tipi bulunmaktadır. Bunlar: a) Çin Çayı (Camellia sinensis), b) Assam çayı (Camellia assemica), c) Kambodia Çayıdır (Camellia cambodia). Yaprağını dökmeyen çay bitkisi, doğada büyümeye bırakıldığında bir ağaç görünümünü alır. Uzun ömürlü olan çay bitkisinin, kültüre alındığında ise 100 yıl yaşadığı bilinmektedir.

Çay bitkisinin anavatanı üzerinde birbirinden farklı yazı ve söylentiler bulunmaktadır. Kimilerine göre çayın anavatanı Çin’in Güneybatı Bölgeleri, kimilerine göre de Hindistan’ın Kuzeybatı bölgeleridir. Ancak çayın çok eski bir kültür tarihine sahip olduğu hususunda görüş birliği bulunmaktadır.

Türkiye’de Çayın Tarihçesi, Ekonomideki Yeri ve Gelişimi

Türkiye’de çay üretmek için ilk girişim l888 yılında yapılmıştır. Bu girişimle ilgili bilgiler 1892 yılında yayınlanan “Coğrafyayı Sınaî ve Ticari” adlı kitapta yer almaktadır. Söz konusu yazılı kaynakta; zamanın Ticaret Nazırı Esbak-ı İsmail Paşanın aracılığı ile Çin’den çay fidanları ve tohumlarının getirildiği ve getirilen bu tohum ve fidanların Bursa ilinde denendiği, ancak çay fidanlarının gelişme göstermediği, aynı çabanın 1892 yılında tekrarlandığı ve ekolojik koşulların çay yetiştiriciliğine uygun olmaması nedeniyle her iki denemeden de sonuç alınamadığı belirtilmektedir.

Çay tarımı ile ilgili ilk önemli girişim ise 1917 yılında olmuştur. Batum ve çevresinde incelemeler yapmak üzere, bölgeye aralarında Halkalı Ziraat Mektebi Alisi Müdür Vekili Ali Rıza ERTEN’in de yer aldığı bir heyet gönderilmiştir. Yapılan inceleme sonucu hazırlanan raporda, Batum ile benzer ekolojiye sahip Doğu Karadeniz Bölgesinde çay ve narenciye bitkilerinin yetiştirilebileceği belirtilmiştir.

1. Dünya savaşından sonra bölgede yaşanan ekonomik ve sosyal bunalımlar, işsizlik dolayısıyla meydana gelen aşırı göç, bölge insanına gelir kaynağı ve iş alanları yaratılmasını zorunlu hale getirmiştir. Bölgede yaşanan işsizlik, göç ve ekonomik sorunların çözüme kavuşturulması için, 1917 yılında hazırlanan Rapor da dikkate alınarak, TBMM’nde 1924 yılında, Rize ili ve Borçka Kazasında Fındık, Portakal, Mandalina, Limon ve Çay yetiştirilmesine dair 407 Sayılı Kanun kabul edilmiştir. Çay tarımı bu Kanun ile yasal güvenceye kavuşturulmuştur. Bu Kanuna göre başlatılan çay üretimi çalışmalarının yürütülmesinde Ziraat Umum Müfettişi Zihni Derin görevlendirilmiştir. 

1924 yılından 1937 yılına kadar yapılan çalışmaların olumlu netice vermesi ile Batum’dan 1937 yılında 20 ton,1939 yılında 30 ton çay tohumu, 1940 yılında 40 ton çay tohumu ithal edilerek çay bahçesi tesisi çalışmalarına başlanmıştır.

Mart 1940 yılında çıkartılan 3788 Sayılı Çay Kanunu ile çay tarımı ve üretimi, Girdi ve Kredi sübvansiyonları ile önemli ölçüde desteklenmiş, ayrıca bahçe tesis edeceklere arazi vergisi bağışıklığı ve çay bahçesi ruhsatnamesi alma zorunluluğu getirilmiştir. Bu Kanun yayınlanmasından sonra çay tarım alanları hızla genişlemeye başlamıştır. 1950-1960 yılları arasında tesis edilen çay bahçesi alanı 137.000 dekar üretici sayısı 63.500 kişiye, 1960-1965 yılları arasında ise çaylık alan 214.000 dekar üretici sayısı ise 100.000’e ulaşmıştır.

İlk çay fabrikası, 1947 yılında, 60 ton/gün kapasiteli, Rize Fener Mahallesinde, Merkez Çay Fabrikası adı altında işletmeye açılmıştır. Çay tarım alanlarının ve yaş çay yaprağı üretiminin artması çay işleme fabrikalarının sayısının da giderek artmasını zorunlu kılmış, 1973 yılında, kurulan yaş çay işleme fabrika sayısı 32’ye, 1985 yılında ise 45’e ulaşmıştır.

1963 yılına kadar ithalat ile karşılanan iç tüketim talebi 1963 yılından sonra yurt içi üretim ile karşılanmaya başlanmıştır.

Türkiye de çay tarımı ve sanayi faaliyetleri 1938-1948 yılları arasında Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumunca, 1949-1973 yılları arasında ise Tekel Genel Müdürlüğü ve Tarım Bakanlığı işbirliği ile sürdürülmüştür. Çay tarımı ve sanayisinin ekonomik ve sosyal yönden daha etkin hale getirilmesi amacıyla 1971 yılında 1497 sayılı Çay Kurumu Kanunu çıkarılmış, çıkarılan bu Kanun ile çay ile ilgili tüm faaliyetler, bir İktisadi Devlet Kuruluşu olarak kurulan Çay Kurumuna devredilmiştir. 1973 yılında fiilen faaliyete geçen Çay Kurumu, 1983 yılında çıkartılan 2929 Sayılı Kanunla “Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü” (Çay-Kur) adı altında bir Kamu İktisadi Kuruluşuna dönüştürülmüştür. Bu Kanun 233 Sayılı KHK ile tadil edilmiştir.

1973 yılından 1984 yılına kadar, Çay-Kur, ülkenin tarım politikasına uygun olarak çay tarımını geliştirmek, kalitesini ıslah etmek ve işlenmesini teknik esaslara göre yürütmek, iç ve dış Pazar isteklerine uygun ürün üretmek gibi konularda tekel konumunda faaliyetlerini sürdürmüştür.

1984 yılına kadar devlet tekeli altında sürdürülen çay işletmeciliği Aralık 1984 tarih ve 3092 sayılı “Çay Kanunu” ile serbest bırakılmıştır. Kanunun 1. Maddesinde; gerçek ve tüzel kişilerin yaş çay işleme ve paketleme fabrikaları kurup işletebilecekleri, ihtiyaçları olan yaş çay yaprağını doğrudan üreticilerden satın alabilecekleri belirtilmiştir. Aynı Kanunun 3. Maddesiyle de 3788, 4223 ve 6l33 Sayılı Kanunların çayla ilgili hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır.

1982 yılında Kamu İktisadi Kuruluşu (KİK) niteliğine dönüştürülen Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü, 1994 yılında çıkartılan 4046 Sayılı “Özelleştirme Uygulamalarının Düzenlenmesine ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun” 35. maddesi gereğince, İktisadi Devlet Teşekkülü (İDT) statüsüne alınmıştır.

Bugün, sektörde Çay-Kur’un 46 adet yaş çay işleme fabrikası, 3 adet paketleme fabrikası, özel sektörün ise 1’i kooperatif fabrikası olmak üzere, 230 adet yaş çay işleme fabrikası bulunmaktadır. Çay-Kur’un işleme kapasitesi 6.760 ton/gün, özel sektörün işleme kapasitesi ise tahmini 8.746 ton/gündür. Sektörde toplam 15.506 ton/gün işleme kapasitesi mevcuttur

Bitkisel Özellikleri

Çay bitkisi doğada büyümeye bırakıldığı zaman bir ağaç görünümü alır. Gelişme yüksekliği türlere göre farklılıklar gösterir. Çay bitkisi yaprağını dökmeyen bir bitkidir. Yeterli düzeyde sıcaklık ve nemin bulunduğu yerlerde yıl boyu sürgün oluşumu sürer. Yeterli düzeyde sıcaklık ve nemin bulunmadığı yerlerde, soğuk mevsimlerde, sürgün oluşumu duraklar, yaprak ve tomurcuklarda gelişme olmaz.

Sürgün döneminde yağmurun bol ve sıcaklığın yeterli olması gerekir, aksi taktirde bitki beklenen sürgünü veremez, gelişme önemli ölçüde geriler ve dolayısı ile ürün miktarı önemli ölçüde azalır.

Çay bitkisinde güçlü bir ana kök (kazık kök) ile çoğunlukla 2-3 sıralı yan kökler vardır. Genel olarak gelişmenin üçüncü yılından başlayarak saçak kökler oluşmaya başlar. Ana kök oldukça derinlere gider ancak, saçak kökler toprağın yüzeyine çok yakın bulunur.

Çay bitkisinin gövdesi esmer ya da koyu esmer renktedir. Dallanma özelliği yüksektir. Gövde ve dallar üzerinde çok sayıda belirsiz tomurcuk gözleri bulunur. Bu durum ürün miktarı ile yakından ilgilidir. İlk sürgünler yeşildir. Odunlaşmanın başlaması ile, alttan başlayarak yıllık sürgünler kahverengini alır.

Çay bitkisinde yaprak genel olarak geniş elips şeklindedir. Yaprak kenarları dişlidir. Tiplere göre değişiklik göstermek üzere yaprak rengi mat ya da parlaktır. Tomurcukta ve körpe yaprakların alt kısmında azda olsa tüy bulunur.

Çay bitkisinde normal yapraklardan başka, bir takım küçük, yaprak benzeri oluşumlar da görülür. Çay bitkisinde anılan ilk yapraklar genelde balık yaprağı olarak adlandırılmıştır.

Çay bitkisinin çiçeği beyaz renklidir. Erkek ve dişi organları bir arada bulunur. Genel olarak yabancı döllenme olur. Tomurcuklar sabahları erken açar ve iki gün sonra taç yaprakları dökülür. Çay bitkisinin çiçek açma zamanı çeşidine ve gelişme ortamına göre değişir. Rize bölgesinde genellikle Ağustos ayında çiçek açar, Aralık ayının sonunda çiçeklenme sona erer. Sıcak iklime sahip ülkelerde yılın hemen hemen her ayında bitki üzerinde çiçek vardır.

Meyvelerin oluşması yaklaşık bir yılda tamamlanır. Çiçek tohumlarının oluşması ve açması, çay yapraklarında aroma maddelerinin birikmesine yol açar. Bu nedenle bu mevsimde alınan yapraklar nitelikli çay üretimi için ayrı bir önem taşır.

Çay bitkisinde meyveler olgunlaşmadan önce yeşil olup, kalın kabuklu, yaklaşık 2.5 cm çapında ve 1-4 bölmelidir. Meyve sapı kısadır. Meyvenin her bölümünde genellikle bir tohum oluşur. Meyve olgunlaştığı zaman tohumlar kahve renkli olur ve bölmeler açılarak tohumlar dökülür. Tohumlar genellikle 1-2 cm çapında küre ve yarım küre şeklindedir. Tohumların üzeri sert bir kabukla kaplıdır

Çay Bitkisinin İklim ve Toprak İstekleri

Çay yetişmesine etki yapan en önemli etken iklim ve topraktır. Yıllık sıcaklık ortalamasının 14 °C’nin altına düşmemesi, toplam yıllık yağışın, 2000 mm’den az olmaması ve aylara göre dağılımının düzenli olması, bağıl nem oranının ise en az %70 olması, çay bitkisinin normal gelişimi için gerekli olan koşullardır.

Çay bitkisi kumdan kile değin değişen yapıdaki asit tepkimeli topraklarda yetişebilmektedir. Çay bitkisi kalsiyumu sevmeyen bir bitkidir. Bu nedenle gelişme ortamının asit tepkimeli olmasını ister. Çay bitkisi genelde pH 4.5-6 arasında olan topraklarda optimum gelişme gösterir. Toprak pH’sı asit ya da alkali yöne doğru gittikçe, bitkinin gelişmesi olumsuz yönde etkilenir

Üretim Tekniği

Çay bitkisi başlıca iki şekilde üretilir. Tohumla (generatif) ve çelikle (vegatatif). Ülkemizdeki çaylıkların tamamına yakını tohumla üretilmiştir. Çay bitkisinde çoğunlukla görülen yabancı döllenme nedeniyle geniş ölçüde bir melezleşme olmakta ve birçok melez tipler ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle üretimde tohum yerine çelik kullanılması daha uygun olma.

Çelikle Üretim Tekniği

Çelikle üretim, klon olarak belirlenen ocaklardan alınan çeliklerden uygun köklü fidan yetiştirilmesi olarak tanımlanabilir. Çelikle üretilen çay fidanları damızlık olarak seçilen çay bitkisinin tüm özelliklerini gösterir. Bu nedenle çelikle üretim dünyada yaygın şekilde kullanılan üretim şeklidir.

Çelikle üretimde damızlık olarak kullanılacak çay bitkisinin seçimi büyük önem taşır. Çelik için bitki seçiminde, üstün nitelikli, bol ürün veren, hastalık ve zararlılara dayanıklı, adaptasyonu iyi bitkiler damızlık olarak kullanılmalıdır. Klon olarak belirlenen çay bitkisinde; yapraklar sık ve toplama tablası yüksek, dallanma kabiliyeti fazla, körleşme az ve boğum araları uzunca olmalıdır. Klon olarak seçilen bitkilerin, en az 8 yaşını doldurmuş, normal şekilde budanmış ve budamadan sonra sayılan özellikleri göstermiş olmaları dikkate alınmalıdır.

Seçilen iyi nitelikli çay ocakları Kasım- Aralık veya Mart aylarında budanır. Budamadan sonra sürecek sürgünlerden ürün toplanmaz. Bu sürgünler Temmuzun yarısı ile Ağustosun ilk haftasına kadar çelik alınacak bir gövdeye sahip olurlar. En ideal çelik zamanı bu dönmedir.

Çay kalemi, sürgün gövdesi büküldüğü zaman yay gibi esneklik gösteren, gövde rengi orta kısımlarda açık kahve- sarı renk almış, yaprak araları en az 3 cm mesafeye erişmiş senelik sürgünlerdir. Çay çeliği, çay kalemlerinin uçtaki yeşil gövdeli otsu kısımla, alttaki fazla sertleşmiş, kalınlaşmış kısımlar atıldıktan sonra geride kalan dal parçasının bir yaprak bir boğum arası almak üzere kesilmesiyle elde edilen bölümleridir.

Çay çeliğinden fidan üretimi, çelik yastıklarında ya da çelik tavalarında yapılabileceği gibi, son yıllarda geniş uygulama alanı bulan naylon torbalarda ve plastik tünelde de yapılabilir.

Çelik Yastıklarda Üretim

Çelik yastığı yapılacak yer, güneye bakmalı, yeterli güneş almalı, kuzey rüzgarlarına kapalı olmalı, fazla su tutmamalı, taban suyu seviyesi derin olmalıdır. Yastıkların eni 1m, boyu 1-3 m ve topraktan yüksekliği 15 cm olmalıdır. Birden fazla yastık yapılacaksa, yastıkların arasında 40 cm genişlik bırakılmalıdır. Çelik yastığı için belirlenen yer, bel kürek ile en az 20 cm derinlikte işlenerek taş ve çakıllar temizlenmelidir. Daha sonra yastıkların üzerine 5 cm kalınlığında, içinde üç kısım, çürüntüsü bol siyah orman toprağı ve bir kısım dere kumu karışımı olan harçlı toprak serilir. Düzeltilir ve tahta tokmakla bastırılır.

Çelikler yastıklara dikilmeden önce, yastıklar süzgeç kova ile ıslatılır. Ocaktan kalemler alınır. Keskin bıçakla çeliklere ayrılır. Çelikler, yaprak koltuğundaki gözün yarım santim üzerinden, yukarıya doğru meyilli bir şekilde kesilir. Kesilen yerin çok düzgün olmasına dikkat edilir. Bir daldan 3-8 adet çelik alınabilir.

Çelikler bekletilmeden su dolu kovaya atılır. Eğer çelikler ayrı ocaklardan alınmışlar ise, bunların birbirlerine karışmamasına dikkat edilir. Her çeşit ayrı ayrı dikilmelidir. Çelikler çelik yastıklarına 10 x 10 cm aralıklarla dikilir. Çelikler, toprağa dik olarak dikilerek, yaprak hizasına kadar toprağa gömülür. Göz ve yaprak dışarıda bırakılır. Çelikler kesildiği gün dikilmelidir. Geç kalınması halinde tutma oranı düşer. Çeliklerin dikimi bitince gerekiyorsa sulama yapılır.

Yeni çelik dikilmiş yastıkların üzerleri akşamları kapatılır, sabahları açılır. Güneş vurmaya başlayınca akşama kadar örtülü bırakılır. Akşam tekrar açılır, hafif sulanır ve örtülür. Bulutlu ve kapalı havalarda üzerleri açık bırakılır. BU bakım işlemi bir ay devam eder. Bu süre içinde bıçak yaraları kapanır, kökler teşekkül etmeye başlar. Bundan sonra yastık üzerleri örtülmez, sulama ve ot alma işlemine devam edilir. Baharda çelikler sürmeye başlar.Bu zamanda yapılacak işlem sulama ve ot almadır. Çeliklerin boyları 30-70 cm olunca söküme hazırdır. Tarlaya dikim ise Kasım ve Aralık ya da ilkbaharda yapılabilir.

Naylon Torbalarda Üretim

Uygulamasının ve bakımının daha kolay olması ve dikim işlerinin kısa sürede gerçekleştirilebilmesi nedeniyle naylon torbada üretim tercih edilmelidir. Boyutları 15 x 20 cm olan alt ve yanlarında mercimek büyüklüğünde en az 5 adet deliğe sahip olan naylon torbalar kullanılır. Harçlı toprak torbalara konulmadan önce iyice karıştırılır, elekten geçirilir ve hafif ıslatılır. Naylon torbalar boşluk kalmayacak şekilde toprakla doldurulur. Her torbaya bir tane olmak üzere çay çeliği dikilir. Kasalara yerleştirilen naylon torbalardaki çay çeliğinin bakımı, çelik yastık ve tavalardaki üretim gibi yapılır.

Plastik Tünelde Üretim

Genişliği 1.5- 2.0 m, uzunluğu 3-5 m olan ve tava adı verilen uygun bir yer ayrılır. Üzerine yaklaşık 80-100 cm yükseklikte ahşap ya da demirden bir çatı yerleştirilir. Çatının üzeri beyaz kaput besi ile örtülür ve uçları toprağa gömülebilecek biçimde plastik ile üstü kaplanır. Klonlardan alınan ve bir yaprak ile bir boğum arasına sahip olan çelikler 15 x 20 cm boyutlarındaki delikli siyah plastik torbalara dikilir. Köklendirme ortamı olarak, toprak + perlit (1:1) karışımı kullanılır. Daha sonra torbalar plastik tünel içerisine düzgün şekilde yerleştirilir. Bolca sulandıktan sonra plastiğin uçları, tünele hava girmeyecek şekilde toprağa sıkıca gömülür. İki gün geçtikten sonra plastik örtünün bir ucu açılarak naylon torbalar ve torbaların altındaki toprak bol su ile ıslatıldıktan sonra sıkıca kapatılır. Bu şekilde nem ile doymuş ortamda çelikler bir ay süre ile kendi halinde gelişmeye bırakılır. Plastik tünel ayda bir ucundan açılarak bolca sulanır, ot alımı yapılır ve tekrar sıkıca kapatılır. Uygulama yaklaşık dört ay sürdürülür. Üretimine Mart ayında başlayan fidanlar, sonbaharda ya da izleyen ilkbaharda dikime hazır hale gelir. Bu yöntemle bir yılda köklü fidan elde edilebilmekte ve fidanların sulama, ot alma ve çapalama gibi bakım giderleri çok düşük bir düzeye indirilebilmektedir.

Budama

Çay bitkisi doğada gelişmeye bırakıldığında ağaç şekline dönüşür. Böyle bir dudumda yaprak hasadı güçleştiği gibi, sürgün verimi de düşer. Bu nedenle çay bitkisi, toprağa yakın yükseklikte dallandırarak, düzgün bir toplama seviyesi ve bol sürgün oluşumunu sağlamak amacıyla budamaya tabi tutulur.

Şekil Budaması: Üç yaşını doldurmuş ve dört yaşına girmiş çay fidanlarına uygulanan ilk budamadır. Çay fidanını dallandırıp ocak haline getirmeye yarar. Bu budama çay fidanının 3 yaşını dolduran seneyi takip eden Kasım-Aralık veya Mart aylarında yapılır.

Budama yerden itibaren 20 cm yukarıdan yapılır. Bütün dallar aynı yüzeyden olmak üzere, keskin budama bıçağı ile kesilir. Kesik yüzey içten dışa doğru hafif meyilli olmalıdır. Bu durum yaranın erken kapanması ve çay fidanının dışa doğru dallanarak ocak halini almasına yardım eder.

Budamaya tabi tutulan ocaklardan hemen hasat yapılmaz. Sürgünlerin 30 cm sürmesi, yani, yerden itibaren 50 cm seviyeyi alması beklenir. Bu süre Haziran 15’ini veya Temmuz’un ortalarını bulur. Böylece çay fidanlarının ocak haline gelmesine , fidan aralarının kapanmasına, otların büyümemesine, zeminde arzu edilen nemliliğin doğmasına, en önemlisi geniş toplama tablası oluşarak, ürün miktarının artması sağlanır.

Ürün Budaması: Şekil budamasından sonraki ilk hasadı izleyen hasat dönemlerinde ürün miktarı sürekli artış gösterir. Ürün toplanan çay ocaklarında hasada devam edilmesi, tabla seviyesinin her yıl ortalama 10 cm yükselmesine sebep olmaktadır. Bu durum, çaylıklarda gezme, hasat, gübreleme ve mücadele gibi işlemlerin uygulanmasını zorlaştırdığı gibi, çay ocaklarının tabla yüzeylerinin çalılaşmasına, filizlerin, kısa, kart ve hatta kör olarak teşekkül etmesine sebep olarak, çaylıkta verimin düşmesine yol açmaktadır.

Bu şekildeki çaylıkları, yeniden canlanıp ürün miktarını artırmak ve kalite ürün elde etmek amacıyla budamak gerekmektedir. Ürün budaması, yerden 25 cm yükseklikten yapılır. Çay ocağında ortadan çıkan dallar dipten kesilir. Ocağın kenarında sıralanan, dışa doğru düzenli açılma gösteren düzgün dallar bırakılır. Dışta kalan daların arasındaki bozuk şekilli zayıf dalların da dipten kesilerek çıkarılması gerekir. Ürün budaması yapılan bir çay ocağı, tepeden bakılınca çanak şeklinde görülür. İlk ürün budaması yapılmış çaylıkta sürgünlerin topraktan yüksekliği 50 cm’yi bulunca hasada başlanır. İzleyen yıllardaki ürün budamaları bir önceki budama yüksekliğine 5 cm eklenerek yapılır.

Gençleştirme Budaması: Her ürün budamasında bir önceki budama seviyesine 5 cm eklenerek yapılması sonucunda tabla seviyesi gittikçe yükselir ve budama yüksekliği hasat tablası yüksekliğine eşit olur. Bu durumda, çay ocakları yerden 20 cm yükseklikten budanır. Bu budamaya gençleştirme budaması denir. Bundan sonraki budamalar ürün budamasının aynıdır.

Tabla Düzeltme (ÇIRPMA) : Hasat sonucunda toplama tablasında oluşan bozuklukların giderilmesi için uygulanan bir işlemdir. Ürün budaması ile uygun toplama tablası oluşturuluyorsa da, bazı obur dalların hızlı gelişme göstermesi ve hasat bozuklukları nedeniyle zamanla hasat tablasının düzgünlüğü kaybolur. Bu durum hem hasadı güçleştirir hem de ürün verimini olumsuz yönde etkiler. 

Çırpma işlemi, çay ocakları uyanmadan ve yaşamsal işlevler başlamadan önce yapılmalıdır. Yöresel farklılık göstermekle birlikte, çırpma Kasım ve Aralık ayları ile Mart ayı içerisinde yapılabilir. Çırpmada tüm dalların kesilmesine gerek yoktur. Hasat tablasını kesen dallar bıçakla uygun şekilde kesilmelidir.

Budama Yapmanın Faydaları

• Budama, çay fidanını dallandırarak kısa zamanda tabla oluşumuna sebep olur. Geniş tabla yüzeyi oluşturarak ürün verimini artırır. Ocak aralarını kapatarak yabancı otların büyümesine mani olur.

• Budama, çalılaşmış, verimden düşmüş ocakların tazelenip sürgün veriminin artmasına yardım eder. 

• Budamadan sonra büyüyen sürgünler kuvvetli ve taze olur. Bu sürgünlerden elde edilen kuru çay da kaliteli olur.

Budamanın Zamanı ve Zamansız Budamanın Zararları

Budamadan beklenen yayarın sağlanması için uygun zamanda yapılması önemlidir. Zamansız yapılan budama fayda yerine zarar getirir.

Budama zamanı, bitkinin uykuya girdiği devredir. Bu dönem ülkemizde, havanın sıcak ya da soğuk olmasına bağlı olarak, Ekim ayı sonu ile Mart ayı sonu arasındaki dönemdir. Ancak uyku devresinin her ayı çaylıkların budanması için uygun değildir. Kış soğuk ve donları dışında kalan Kasım- Aralık ayları ile Mart ayı budama için en uygun zamanıdır. Bu aylar dışında, hasadın yapıldığı aylarda kesinlikle budama yapılmamalıdır.

Yazın Yapılacak Budamanın Zararları

• Yaz mevsimi hasat mevsimi olduğu için, bu dönemde yapılacak budama ile bir sonraki ürünün alınamaz.

• Mayıs ve sonraki aylarda ocaklar ürün vermiş, bitki topraktaki besin maddelerinin bir kısmını kullanmış ve toprak nispeten yorgun düşmüştür. Böyle bir anda yapılacak budamadan sonra, çay ocaklarında kuvvetli sürgün gelişimi olmaz. Sürgünler kısa zamanda köre kaçar.

• Bitkiye su yürümesi ile birlikte, toprağa verilen gübre bitkinin gövde ve dallarına doğru hareket eder. Bu dönemde yapılacak budama ile bitki, besin elementlerinden yeterince yararlanamadan, besin elementleri kesilen dallarla birlikte atılır ve bu durumda hem emek hem de gübreye verilen para atılmış olur.

Kasım, Aralık ve Mart aylarında ise besin maddeleri köklerde veya köklere yakın kalın gövde kısımlarındadır. Dolayısı ile bu dönemde yapılacak budamada böyle bir kayıp söz konusu değildir.

• Sonbaharda yapılan budamalar, hastalık ve zararlılara ait yumurta ve çoğalma yapılarının faaliyete geçmeden temizlenmesine yardımcı olur.

Çaylıkların budama yerine, yakılması çaylıklara büyük oranda zarar vermekte ve böyle çaylıklardan ürün alınması mümkün olmamaktadır.

GÜBRELEME

Bitkilerin sağlıklı büyümesi, bol ve kaliteli ürün verebilmesi için toprakta azalan besin elementlerinin, en az bitki tarafından topraktan alındığı miktar kadar toprağa geri verilmesi gerekmektedir.

Çayın gübrelenmesinde kullanılacak gübreleri; organik ve kimyevi gübreler olarak gruplamak mümkündür. Organik gübrelerin başında ahır gübresi gelir. Bitki artıları ile çaylıkların yüzeysel olarak örtülmesi de organik gübre olarak kabul edilir.

Toprağın yapısına etki etmesi, bitki besin elementleri kaynağı olması ve ürün miktarına etkili olması nedeni ile ahır gübresi çaylıkların gübrelenmesinde önemli yer tutmaktadır. Ahır gübresi, kullanıldığı toprağın su kapasitesini artırır, su geçirgenliğini de olumlu yönde etkiler. Ahır gübresi, surun toprak yüzeyinden akmasına, buharlaşmasına ve verimli toprağın taşınıp götürülmesine engel olur.

Ahır gübresi, bir yandan toprağın kolay tava gelmesini sağlarken, kumlu topraklarda, toprak parçacıklarını birbirlerine bağlar ve killi topraklarda parçacıklar arasındaki bağı gevşeterek kök gelişmesi için daha uygun ortam hazırlar. Organik yapısı nedeniyle toprak havalanmasına olumlu etki yaparken, parçalanması sonucu oluşan karbondioksit ve organik asitler bitki besin maddelerini bitkiye yarayışlı hale getirir. Ayrıca toprak sıcaklığını bitki gelişmesi için uygun duruma getirir. Ahır gübresi toprak mikroorganizmalarının üzerinde de olumlu etki yaparak, toprakta biyolojik değişmelerin hızını artırır. Ahır gübresinin etkisi, giderek azalmak suretiyle, 3-4 yıl sürer.

Diğer bir organik gübre olan, çaylıkların bitki artıkları ile örtülmesi (malçlama), özellikle meyilli arazilerde kurulmuş çaylıklarda toprak ve su korunmasında etkili olur. Organik gübre olarak, bitki artıklarının yanında sap ve saman karışımı, orman ağaçlarının yaprakları, özel olarak bu amaç için yetiştirilmiş ot ve benzeri bitki materyalleri kullanılır. Bunun için budama artıklarının bahçeden atılmayarak, bahçeye serilmesi organik gübre olarak büyük önem taşımaktadır.

Malçlama, topraktan erozyon ile su yitmesini önler. Özellikle bu, yeni kurulan çaylıklar ile budanmış çaylıklarda önem taşımaktadır. Bu çaylıklarda toprağın büyük bir bölümü güneşin ve rüzgarın etkisi altındadır. Çay topraklarının malçlanması, toprağın çatlamasını önlediği gibi, yağmur damlalarının etkisi ile toprağın balçıklaşmasını da önler. Çay topraklarının yüzeysel olarak malçlanması toprak yapısını düzelterek kök gelişmesi için uygun ortam hazırlar.

Kimyevi Gübreler, bileşiminde bir veya birden çok bitki besin maddelerini ihtiva eden gübrelerdir.

Çaylıklara Gübre Verilme Zamanı ve Miktarı

Çaylıklara öncelikle organik gübreler verilmelidir. Yeterli organik gübrenin verilemediği durumlarda, toprağı bitki besin maddelerince zenginleştirmek amacıyla kimyevi gübreler kullanılır.

Toprağa verilecek çiftlik gübresinin miktarını, toprağın organik madde kapsamı ve toprak yapısı belirlemekle birlikte, çaylıklara 3-4 senede bir, dekara 3 ton ahır gübresi verilebilir. Ahır gübresi budamadan önce verilmelidir. Budanan çaylıklara Mart – Nisan, diğer çaylıklara ise Kasım- Aralık aylarında gübre verilebilir. Gübre çay ocaklarının arasına taç iz düşümü dikkate alınarak eşit kalınlıkta serilmeli ve hafif çapa yapılarak toprağa karıştırılmalıdır. Yapılacak çapanın derinliği 5 cm’yi geçmemelidir.

Kimyasal gübreler çaylıklara toprak yüzeyine düzgün şekilde serpilerek uygulanır. Düz alanlarda kurulu çaylıklarda gübreler, bitkinin taç iz düşümü dikkate alınarak, daire şeklinde bitki etrafına serilerek verilmelidir. Meyilli alanlardaki çaylıklara da olanaklar elverdiğince, gübreler eşit ve düzgün şekilde toprak yüzeyine serpilerek verilebilir. Dar teras yapılmış alanlardaki çaylıklarda ise gübreler, terasın iç ya da yukarı kısmına, toprak yüzeyine serpilerek uygulanır.

Gübreler hiçbir zaman çaylıkların üzerine serpilerek verilmemelidir. Bu şekilde yapılan gübreleme, çay bitkisinin yapraklarında zarar meydana getirmekte ayrıca, gübrenin büyük bir bölümü toprağa ulaşmadan, yağmurla yıkanıp gitmekte, bitki bu gübreden faydalanamamaktadır.

Toprağa verilecek kimyasal gübre miktarı toprak analizleri sonucunda belirlenmelidir. Son yıllarda yapılan toprak analizleri sonucunda çay bahçelerinde kullanılacak en uygun kimyasal gübrenin 25:5:10 (N P K) terkibindeki kompoze gübre olduğu tespit edilmiş olup, her yıl dekara 70 kg kompoze gübre verilmesi önerilmektedir.